bizim hocanın filminin venedik'e gidiş haberi gazetelere düşmüş:
http://www.sabah.com.tr/2008/07/31/gny/haber,919D640564284D2BAB0C2692062BCFE2.html
http://www.ntvmsnbc.com/modules/habervideo/video.asp?CatID=0&cbVideo=6223&cbQuality=1
benim bir kaplumbağa olduğumun haberi de burç sitelerine:
"Dogum gününüze göre hangi hayvansın? (Kaplumbağa)
Uyumlu, sicakkanlı birisiniz. Size nasıl davranılmasını istiyorsanız siz de herkese öyle davranıyorsunuz.
Sadık ve dürüstsünüz, yapmacık insanlara ve dedikoduya karşısınız."
aynen alıntıladım, sitenin üslup konusunda kafası karışmış. önce bakmış kabuğum var gününüze göre demiş, sizli bizli bir üslup tercih etmiş, sonra bakmış uyumlu sıcakkanlıyım, hayvansın demiş. sensin hayvan diyeceğim ama dedikoduya karşıyım, maymun diilim ki dedikodu seviyim ayol :)
akrep burcu kaplumbağa ejderhası bildirdi.
31 Temmuz 2008 Perşembe
sınırlı
bence sınırlar yaratıcılığı artıyor.
mesela çit çekiyorsun bahçeye, diyorsun ki bundan sonra bu çitler içinde oynayın, o çitler içinde neler neler, ne oyunlar çıkıyor. mesela diyorsun ki koydum kurallarını, dogma 95, o kurallar içinde ne filmler çıkıyor. mesela diyorsun ki bundan sonra konuşurken şunlara şunlara dikkat edelim, mesela dedikodu etmeyelim, falan filan.. konuşmaların içeriği bir anda renkleniyor.
böyle şeyler işte..
elbette ki bunun aksi de mümkün, herşey ölçüsüyle elbette ki..
mesela çit çekiyorsun bahçeye, diyorsun ki bundan sonra bu çitler içinde oynayın, o çitler içinde neler neler, ne oyunlar çıkıyor. mesela diyorsun ki koydum kurallarını, dogma 95, o kurallar içinde ne filmler çıkıyor. mesela diyorsun ki bundan sonra konuşurken şunlara şunlara dikkat edelim, mesela dedikodu etmeyelim, falan filan.. konuşmaların içeriği bir anda renkleniyor.
böyle şeyler işte..
elbette ki bunun aksi de mümkün, herşey ölçüsüyle elbette ki..
25 Temmuz 2008 Cuma
22 Temmuz 2008 Salı
ve minel garabet
çok garip bir dünyada yaşıyoruz.
benim durduğum yerden garip görünüyor şimdi mesela.
dönüyorum arkama bakıyorum camdan, göğü görüyorum, geniş, beyaz, derin, mavi, huzur verici. yine de garip bu işte. göğe bakınca içimi dolduran huzur garip, mutfakta az evvel konuştuğumuz konunun içime kondurduğu huzursuzluk garip yine de bir yerlere basıyor oluşum..
benim durduğum yerden garip görünüyor şimdi mesela.
dönüyorum arkama bakıyorum camdan, göğü görüyorum, geniş, beyaz, derin, mavi, huzur verici. yine de garip bu işte. göğe bakınca içimi dolduran huzur garip, mutfakta az evvel konuştuğumuz konunun içime kondurduğu huzursuzluk garip yine de bir yerlere basıyor oluşum..
16 Temmuz 2008 Çarşamba
sabah oldu sus barmen
sonsuza dek ninni dinleyemem barmen.
bu sabah güzel bak birşeyler. iyi ki düşünüyoruz.
düşünsene ne güzel bak herşey.
now i'm here, now i'm there.
genelde sakinimdir, genelde çok hırslı değilimdir, genelde yaşayıp gider ve mutlu olurum, çoğunlukla halimden memnunum. genelde zaman hep yeterlidir.. hiç yarışmam.. bu aralar iştah doluyum. okumak, yazmak, izlemek, görmek, düşünmek, yapmak istediğim pek çok şeyler var...
zaman da ilk defa az geliyor bana.. halbuki kendisi genişler daralır bilirim.. darılmasın bilirim..
daraltmasın...
hadi görselleştirelim :)
bir kadın kasvetli, karanlık bir odada takvim başında oturup bekliyor, bekliyor, bekliyor... yüzünde gergin, sıkılmış, sabırsız bir ifade.. fonda saati görüyoruz flu.. sonra kadın flulaşıyor, saniyelerin geçişini izliyoruz, tik taklardan ve nefes sesinden başka ses yok.. sonra bir rüzgar doluyor odaya, takvim yaprakları uçuşmaya başlıyor, denizlerden esen bu ince hava kadının saçlarında dansediyor (burası pek de görsel diil kabul) kadının yüzüne bir gülümseme konuyor rüzgarla.. uçuşan takvim yapraklarının ardından balkona koşuyor, güneş yüzüne vuruyor, manzaraya bakıyor, mutluluk ve hayat dolu bir şekilde...
bu sabah güzel bak birşeyler. iyi ki düşünüyoruz.
düşünsene ne güzel bak herşey.
now i'm here, now i'm there.
genelde sakinimdir, genelde çok hırslı değilimdir, genelde yaşayıp gider ve mutlu olurum, çoğunlukla halimden memnunum. genelde zaman hep yeterlidir.. hiç yarışmam.. bu aralar iştah doluyum. okumak, yazmak, izlemek, görmek, düşünmek, yapmak istediğim pek çok şeyler var...
zaman da ilk defa az geliyor bana.. halbuki kendisi genişler daralır bilirim.. darılmasın bilirim..
daraltmasın...
hadi görselleştirelim :)
bir kadın kasvetli, karanlık bir odada takvim başında oturup bekliyor, bekliyor, bekliyor... yüzünde gergin, sıkılmış, sabırsız bir ifade.. fonda saati görüyoruz flu.. sonra kadın flulaşıyor, saniyelerin geçişini izliyoruz, tik taklardan ve nefes sesinden başka ses yok.. sonra bir rüzgar doluyor odaya, takvim yaprakları uçuşmaya başlıyor, denizlerden esen bu ince hava kadının saçlarında dansediyor (burası pek de görsel diil kabul) kadının yüzüne bir gülümseme konuyor rüzgarla.. uçuşan takvim yapraklarının ardından balkona koşuyor, güneş yüzüne vuruyor, manzaraya bakıyor, mutluluk ve hayat dolu bir şekilde...
15 Temmuz 2008 Salı
yasmin levy
8 Temmuz 2008 Salı
gidenlere selam olsun
96'da kendime bir şiir antolojisi almış, iki ciltlik kitabın sayfaları arasında uzun
bir yolculuğa çıkmıştım. bazı sayfalarda durmuş, dinlenmiş sonra yola devam etmiştim. dinlendiğim yerlere izler bırakmışım seneler sonra bakınca, burda durmuşum, dinlenmişim diyorum. veda da öyle bir durak..
VEDA
Bu şehirden gidiyorum
Gözleri kör olmuş kırlangıçlar gibi
Gururu yıkılmış soy atlar gibi
Bu şehirden gidiyorum
İnsanlar taş gibi bana yabancı
Ağaçlar bensiz hüküm giyecek bulvarlarda
Bir tambur bir yalnızlığı anlatıyorsa
O ışıksız pencereden
Ben onu bile bile duymuyor gibiyim.
Bu şehirden gidiyorum
Gömerek geceyi içime
Sabahın hüznünü beklemeden
Gidiyorum bu şehirden
erdem beyazıt
gitmiş bu şehirden ebediyen...
nusret çolpan, necati coşan, cengiz aytmatov, ahmet yüksel özemre'den sonra, erdem beyazıt da katılmış davetliler arasına..
böyle bir yazı şöyle bitmez di mi? bu yaz iyi konser yaptı, iyi de göç..
bir yolculuğa çıkmıştım. bazı sayfalarda durmuş, dinlenmiş sonra yola devam etmiştim. dinlendiğim yerlere izler bırakmışım seneler sonra bakınca, burda durmuşum, dinlenmişim diyorum. veda da öyle bir durak..
VEDA
Bu şehirden gidiyorum
Gözleri kör olmuş kırlangıçlar gibi
Gururu yıkılmış soy atlar gibi
Bu şehirden gidiyorum
İnsanlar taş gibi bana yabancı
Ağaçlar bensiz hüküm giyecek bulvarlarda
Bir tambur bir yalnızlığı anlatıyorsa
O ışıksız pencereden
Ben onu bile bile duymuyor gibiyim.
Bu şehirden gidiyorum
Gömerek geceyi içime
Sabahın hüznünü beklemeden
Gidiyorum bu şehirden
erdem beyazıt
gitmiş bu şehirden ebediyen...
nusret çolpan, necati coşan, cengiz aytmatov, ahmet yüksel özemre'den sonra, erdem beyazıt da katılmış davetliler arasına..
böyle bir yazı şöyle bitmez di mi? bu yaz iyi konser yaptı, iyi de göç..
4 Temmuz 2008 Cuma
3 Temmuz 2008 Perşembe
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)