22 Haziran 2009 Pazartesi

içler dışlar meselesi yine

1)ben oluşun gereği sınır çizmektir,
2)ben ile ben olmayan arasındaki sınır bana beni ve ben olmayanı bildirendir, bilmek de sınırlarla mümkün.

cennetten ayrılış, O'ndan ayrı oluş da bence hep bilmek için, derya dışında deryayı bilmek için.


yani sınırları kabul ediyor ve seviyorum. sınırların varlığıyla barışığım.

barışık olmadığım içerdekinin dışardakine üstünlüğü ile ilgili algı.

kohut, benliğin gelişimi için sağlıklı bir narsisizmin gerekli olduğunu söylüyor.
yani kendini sevmek gerekiyor, eyvallah. insan aklının izlediği yollardan biri de mukayese. mukayese ederek tanıyor bazenleri. kendini de sevmek isteyince insanoğlu bak diyor onlar şöyle böyle ama ben şöyle şöyleyim.

sınır koydun aferim, kendini sevdin bravo, kendini ve başkasını ayrı ayrı bilebildin helal.

fekat içersini dışarsından kıymetli yapan ne?

tüm bu yazı aslında içler dışlar meselesinden evvel, elitizmle ilgili düşüncelerden neşet etti. elitizmin paylaşılan bir narsisizm olduğunu düşünüyorum naçizane. biz olanın kendini sevmek için ve daha çok biz olabilmek, o bizi koruyabilmek (?)için biz olmayandan üstün olduğuna inanması eğilimine ben elitizm diyorum. başkalarının tanımlarını okuyup buraya özetlemeye üşendim şimdi.

bunlar da karşılaştığım bazı elitizm türleri: entelektüel elitizm (çok popüler bişiy), tüketim elitizmi, beslenme elitizmi ( komik ama var böylesi), değerler elitizmi, zahidane elitizm, rindane elitizm, antielitist elitizm :)

10 Haziran 2009 Çarşamba

bir cümle

yazı yazasım var, aklımda belli bir şey yok. çantamdan bir kağıt çıktı. küçük bir kağıt.
kağıdın küçüklüğü yazacaklarımı kısıtlayacak. bu kısıtlılık içinde cümlelerin özenle seçilmesi gerekecek. geyik yapma, lafı dolandırma lüksüm yok. aklıma selim hocanın verdiği senaryo ödevi geliyor; elinizde mikrofon var, bir meydanda insanlara sesleniyorsunuz bir cümlelik hakkınız var o cümle ne olur diye sorduğu. cümlemiz ne olacak? cümle değil ama bir kelime geldi aklıma: itina.
sınırlılık içinde kendini daha çok bildiriyor.
bir cenaze namazı sonrası akla işte bu sınırlılık geliyor.

8 Haziran 2009 Pazartesi

bir tereddütün romanı

bir mütereddit bir mütereddite "bre mütereddit gel beraber bir berber dükkanı açalım" demiş, bunu duyan mütereddit "olmaz ben tereddüt ederim" diyince diğer mütereddit "zaten ben de kararsızdım " demiş.
ufka dalgın gözlerle bakmışlar.

7 Haziran 2009 Pazar

geçersiz işlem yürüttü

iki durumda çok saçmaladığımı gözlemledim.