27 Haziran 2008 Cuma

intihar

hassas olduğum bir konu bu. yakını intihar eden kişilere karşı özel bir merhamet besliyorum. danışanlarla çalışıyorken de en çok bundan etkileniyorum...geçenlerde kardeşi intihar etmiş bir danışanla emdr çalışırken ağlamamak için zor tuttum kendimi. gidip kardeşlerime " bak ne kadar zorlanırsan zorlan, durumunu ne kadar içinden çıkılmaz hissedersen hisset, ne kadar hatalar yapmış, kendine küsmüş olursan ol, ben yanındayım, seni her halinle, her hatanla seviyorum, elimden geleni yaparım senin için" diyesim geldi.. bunu tüm sevdiklerime söyleyesim var hatta... çünkü intiharı seçen kişinin nasıl bir yalnızlık yaşadığını hayal edebiliyorum... ama kalan da kendini çok çaresiz hissediyor... sesleniyor ama sesi artık ona ulaşmıyor... geriye sadece keşkeler kalıyor...

tahrir

tezhip ve ebruda tahrir dedikleri bir şey var, çerçeveleme anlamına geliyor. lûgata baktım, tahrir aynı zamanda kaydetme, kayda geçme demekmiş. bir anlamı da yazmak demekmiş ve muharrir kelimesi ile aynı köktenmiş. ve de aynı zamanda hürriyet demekmiş. sınırları ve hürriyeti ayrı ayrı çok seven benim için heyecan verici bir bilgi bu..
25 Haziran 2008 Çarşamba

az evvel ahmet yüksel özemre'nin vefat haberini aldım.Allah rahmet eylesin.. biz bir ay önce, mahmut erol kılıç amcadan sağlığının iyi olmadığını öğrenmiş, üzülmüştük.. o da göçmüş buralardan..bu posta rahmetle anış için olsun.. nusret çolpan'ı, necati coşan'ı, cengiz aytmatov'u, ahmet yüksel özemre'yi ve güzel izler bırakmış tüm göçenleri..

öfke

25 Haziran 2008 Çarşamba

.. derler, benim ruhum için de öfke öyle birşey işte. ben öfkeye alışamadım. durmuyor bende, rahatsız ediyor. ne zaman birine, birşeye öfkelensem gece rüyama giriyor o öfke, bilinçaltımın en hızlı kustuğu, en hızlı reaksiyon verdiği şey.
dün gece ise bence çok sevimli bir şekilde gösterdi kendini. rüyamda üst kat komşularımızın pat diye içeri düşüşünü gördüm, ahşap bir evmiş komşularımız da sembolik kıyafetli kadın ve adamlardı. hani böyle meraklı insanlar dinlemek için kapıya yaslanır da açılınca içeri düşerler ya öyle bir düşüştü. sonra bu düşen komşular bizim evi yol geçen hanına çeviriyorlardı. üst kata çıkmak için ve alt kata inmek için evin içinden geçmeleri gerekiyordu. çoluklarına, çocuklarına da öğretmişler, ailecek bizi rahatsız ediyorlardı. türlü türlü numaraları vardı bunun için. mesela giyinmiş süslenip püslenmişler dışarı çıkacaklar, bizim evin içindeki merdivende karşılaşınca bir anda kıyafetleri pijamaya dönüşüyordu, bu da daha asab bozucuydu, pijamalarıyla evimizde dolaşan münasebetsiz komşular... biz de işte sinirleniyorduk bunlara.. en sonunda bu komşu ailenin reisini bir güzel pataklayıp cimdikledim rüyamda, çok fena da hakaret ettim.. sinirim geçti mi.. biraz azaldı sanki..sonra sabah bu sembolik rüyayı şöyle yordum-rüya esnasında da böyle hissetmiştim- sanki bilinçaltından üstüne çıkan münasebetsiz bişeylere sinirleniyordum. pattadanak dalışları öyle hissettirdi bana. sevimli kısmı bu işte :)

flamenko



ben küçükken, reankarnasyon denen şeyi ilk duyduğumda, bir sabah programında bir önceki hayatında ne olduğunu anlatan adamı dinlerken acaba demiştim.. belki de ben bir önceki hayatımda ispanyol'dum, flamenkocuydum.. böyle bir şeye inanmıştım işte.. ve itiraf edeyim ki o kadar da küçük değildim.

07/06/08

flamenko gecesi

9 Haziran 2008 Pazartesi