11 Kasım 2009 Çarşamba

sözü güvence altına alma

Gergen’e göre hepimiz, olaylara dair kendi versiyonlarımızın, bunlarla yarışan diğer kavramlara üstün gelmesi arzusuyla motive edilmişizdir. Hepimiz, “sözümüzü” söyleyebilmek için ya da işitilme hakkı için mücadele etmekteyiz, dolayısıyla kendi inşalarımızın “söylenmesi güvence altına alınmış söze” en yakın olanlarını sunarız,
sözgelimi bize geçerlilik ve meşruluk sağlayabilecek temsiller kullanırız. Bu bağlamda, Kitzinger’in (1989) çalışmasındaki lezbiyenler, gerçek aşk ve gerçek mutluluk gibi söylemlerin içinden konuşan “söylenmesi güvence altına alınmış sözlerdi”.

Olayların bazı versiyonları diğerlerinden daha çok “söz söyleyebilme güvencesi verir” (Yani daha sık duyulmuşlardır ve ‘doğru’ veya ‘sağduyu’ damgalarını yemeye daha elverişlidirler.), bunun sebebi, göreceli olarak iktidar sahibi olan güçlerin hem kaynaklara hem de olayların kendi versiyonlarını sağlamlaştırmaya yarayan otoritelerinin olmasıdır. Sözgelimi, şirketler medyayı, kendi ürünlerinin belli temsilleriyle doldurmak için muazzam meblağlar ödeyebilmektedirler ve doktorlar gibi otorite pozisyonlarında bulunanlar, olaylara dair kendi versiyonlarını (teşhis koymak gibi), hastaları üzerinde (ki bedenlerinde ne olup bittiğine dair kendi hikâyeleri olabilir) meşru kılma kapasitesinin olması anlamında, “söz söyleyebilmelerini güvence altına alırlar”. Dolayısıyla bu örneklerde, olayların etkili inşası paranın gücüne ve tıbbi iktidara bağlıdır. Dolayısıyla Gergen’in terimleriyle diyebiliriz ki: Göreceli olarak güçlü durumda olanlar için “sözünü söyleyebilmeyi güvence altına almak” daha kolaydır.(vivien burr-Introduction To Social Constructionism)




Hiç yorum yok: