7 Nisan 2010 Çarşamba

samimiyet ve zevahir

psikolojikleştirme denen bir temayül var ki biz psikolog kişilerinde çok görülür bir temayüldür. siz çok görmeyin ama napalım, böyle bir terbiyeden geçiyoruz biz de. sonra inanır mısınız geçtiğimiz terbiyenin tesirini üzerimizden atabilmek için de başka terbiyelerden geçiyoruz. inanır mısınız?

işte bu psikolojikleştirme temayülünün de bir tesiri olmuştur belki, görünür olanla bir derdim vardı benim, hani, "mühim olan kalp temizliği" gibi laflar etmezdim elbet, "icraate bakalım beyler" bile derdim . ama ibadetlerin cemiyet hayatıyla kaynaşık olması, rutinin içinde akıp gitmesi, ibadet etmeme ihtiyarını insanın elinden yavaşça alıyor gibi geliyordu bana. bu da samimiyete zarardı. halbuki samimiyet en mühimi değil miydi?

sonra günler geceler geçti ve şöyle bir şey fark ettim, samimiyet zorlukların içinden çıkandı, çıkabilendi. cemiyet bir yanıyla tehdidi olacak ve tehdit ederken de aslında koruyucusu olacaktı samimiyetin.

spinoza burda olsa bana hak verirdi eminim ki :) çünkü barış hali hep uyanıklık gerektirir sanıldığının aksine uyku değil.

1 yorum:

V.yaka dedi ki...

ben çok sevdim. neden bu kadar sevdim bilemeden sevdim. ilk paragrafta güldüm bir güzel. ikincide "hmm"ladım. üçüncü "doğru valla" dedi bana. dördüncüye bakakaldım.